Gökçe Gökçen: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu’nu Bir Takıntı Haline Getirmiştir”

13.11.2025

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Silivri Cezaevi'ndeki ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nu bir takıntı haline getirmiştir. Ekrem İmamoğlu’nun ve CHP’nin en son seçimleri kazanmış olmasından dolayı, bir sonraki seçimleri de kazanacak olduğunun gayet net farkındadır ve bu siyasi faaliyeti bir suç olarak göstermeye, halkın gözünde değilse de mahkemeler gözünde yol arkadaşlarımızı mahkum etmeye çalışmaktadır” dedi.

CHP Adalet Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, Silivri Cezaevi’nde partisinin Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ı ve PM Üyesi Baki Aydöner’i ziyaret etti. Gökçen, ziyaretten sonra cezaevi önünde yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

“İki gün önce bir darbe muhtırası niteliğinde iddianameyle ortaya çıktılar. Aylardır bu iddianameyi bekliyorduk. Uzun süredir iddianamesiz tutuklu olan yol arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyorduk, bu taleplerimizi dile getiriyorduk. İddianamesiz bir şekilde neyle suçlandığını bilmeden birçok yol arkadaşımız itibar suikastına maruz kaldılar. Bu süre boyunca yandaş medyada, sosyal medyada itibarlarına, ailelerine, çocuklarına bile saldırılar düzenlendi, saldırgan ifadeler kullanıldı, yalan ifadeler kullanıldı. İşin sonunda ortaya çıkan iddianamede CHP hakkında bir kapatma davası gördük. Ancak darbecilerin kapatmaya tenezzül ettikleri, cesaret edebildikleri, cüret edebildikleri CHP hakkında Yargıtay Başsavcılığı’na bir talepte bulunuldu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından. Tam da bu yüzden savaş meydanlarında kurulmuş olan CHP’ye yönelik kapatma talebini içeren, Cumhurbaşkanı adayı olmayı suç olarak gösteren bir iddianameye aslında iddianame demek bile mümkün değil. Bu olsa olsa ancak bir darbe muhtırası olabilir. Böyle bir metin hukuki bir metin değildir, siyasi bir metindir.

"Bir darbe muhtırasıyla ortaya çıkanlar bilmelidir ki CHP’yi kapatmaya kimsenin gücü yetmez”

CHP hakkında önce kapatma talebiyle girişimde bulunuldu ve sonrasında kamuoyunda tepki görmesi üzerine bazı açıklamalar yaptı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı. Ancak yapılan bildirimde açıkça kapatma dile getiriliyor ve yapılan bildirimin içeriğinde, iddianamede tam olarak şu söyleniyor: ‘Seçim sandık verilerinin CHP tüzel kişiliğinin usulsüz yayıldığı anlaşıldığından Anayasa 68-69’uncu maddeleri ve Siyasi Partiler Kanunu kapsamında gereğinin takdiri için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecektir.’ Nedir Anayasa’nın 68 ve 69’uncu maddesi? Siyasi partilerin kapatılmasını düzenleyen maddeler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkisi nedir? Siyasi partilerin kapatılması için dava açmak. Bir darbe muhtırasıyla ortaya çıkanlar bilmelidir ki, bütün milletimiz bilmelidir ki savaş meydanlarında kurulmuş olan CHP’yi kapatmaya hiç kimsenin gücü yetmez.

"İddianamede CHP kurultayını suç olarak göstermeye çalışmaktalar”

Bu iddianamede CHP kurultayını suç olarak göstermeye çalışmaktalar. CHP kurultayına katılmak, CHP kurultayında divan başkanlığı yapmak, CHP kurultayında ‘Özgür Başkan’ diye slogan atmak, ‘Güzel günler göreceğiz’ demek bir suç olarak gösterilmiş. Kurultayda Özgür Özel’i desteklemiş olmak bir suç olarak gösterilmeye çalışılmış. Kurultayda sonuçların açıklandığı konuşma sırasında CHP üyesi olarak orada bulunan herkesin yüzü yuvarlak içine alınmış ve sanki bir suç unsuru gibi iddianamede alt alta sıralanmış. Cumhurbaşkanı adayı olmanın suç olarak gösterildiği bir iddianameyle karşı karşıyayız. Ekrem Başkanımızla ilgili şöyle ifadeler yer alıyor: 29’uncu sayfa; ‘Cumhurbaşkanlığı seçimi için partisinin cumhurbaşkanı adayı olduğu.’ 32’inci sayfada; ‘CHP’nin cumhurbaşkanı adayı yapmak olduğu.’ 52’nci sayfada; ‘İleride gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmak.’ 193’üncü sayfada; ‘Ele geçirdikleri siyasi güçle ‘örgüt lideri’ Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı yapmak olduğu tespit edilmiştir.’ 690’ıncı sayfada; ‘CHP’nin ele geçirilmesi ve cumhurbaşkanlığı seçimi için kullanılmak üzere’ denilmiştir. 3 bin 272’nci sayfada; ‘Hızlandırılmış cumhurbaşkanlığı aday adaylığını gündeme getirerek’ denilmiştir.

"Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nu bir takıntı haline getirmiştir”

Bunun gibi bir çok yerde aslında şunu çok net görüyoruz: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nu bir takıntı haline getirmiştir. Ekrem İmamoğlu’nun ve CHP’nin en son seçimleri kazanmış olmasından dolayı bir sonraki seçimleri de kazanacak olduğunun gayet net farkındadır ve bu siyasi faaliyeti bir suç olarak göstermeye, halkın gözünde değilse de mahkemeler gözünde yol arkadaşlarımızı mahkum etmeye çalışmaktadır. Kurultayda yarış suç olarak sayılmıştır bu iddianamede.

Örneğin; ‘Salonda bulunan kalabalıktan gelen, ‘Başkan Özgür’ seslerinin duyulduğu, akabinde konuşmasına devam eden Ekrem İmamoğlu isimli şahsın, ‘Partimizin yeni Genel Başkanı Sayın Özgür Özel olmuştur. Kendilerini kutluyor ve yeni görevinde başarılar diliyorum’ şeklinde konuşmalar yaptığı duyulmuştur diye 32’inci sayfada dile getirilmiştir. 39’uncu sayfada; ‘... isimli şahısların İBB’de yönetici kadrosunda görevli oldukları hususları da göz önünde bulundurulduğunda şahısların ‘suç örgütü’ lideri Ekrem İmamoğlu ile birlikte hareket ederek kurultayda yer aldıkları...’ 39’uncu sayfada; ‘CHP başkanlık görevine gelen Özgür Özel isimli şahsa Ekrem İmamoğlu ile birlikte destek verdikleri, bu hususların da ... isimli şahısların itirafçı isimlerin doğrular nitelikte olduğu anlaşılmıştır.’

"Avukatlık mesleği suç olarak gösterilmiştir”

Bunun gibi ifadeler iddianamenin ne kadar siyasi olduğunu gözler önüne sermektedir. İddianamede 15 tane gizli tanık ifadesi yer almaktadır. 15 gizli tanıkla ilgili savunma yapacak olan kişiler, bu gizli tanıkların ne sesini duyacak ne yüzünü görecek ne onların itiraflarına, iftiralarına karşı bir savunma geliştirebilecekler. Birçok itirafçı yer alıyor bu iddianamede ve bu iftiracıların birbirini tekrar eden ifadeleri iddianamenin her tarafında yer alıyor. Ancak bir tanesi çok çarpıcı. Çünkü 15 gün arayla dile getirilmiş olan iki ifade birbiriyle yazım hataları dahil olmak üzere tıpatıp aynı. Bu iki ifadenin birbiriyle aynı olması hem 43 kez iddianame boyunca tekrarlanmış hem de bu ifadelerin benzer nitelikte olmasından dolayı birbirini desteklediği bu yüzden de gerçeğini yansıttığına yönelik tespitler yapılmıştır. Bu iddianamede ayrıca avukatlık mesleği de suç olarak gösterilmiştir. En iyi savunmayı yapmak burada suç olarak gösterilmiştir.

"Hep parayla ilgili itibara saldırıcı ifadelerde bulundular, iddianamede paraya dair en ufak bir kanıt yok”

Bütün bu iddianamede alt alta dizilen hikayeler, zorla imzalatılmış ifadeler, hatta hakkında soruşturma başlatılması gereken tıpatıp aynı ifadeler olmasına karşın; ortada bir şey yok, delil yok, kanıt yok. Hep parayla ilgili itibara saldırıcı birtakım ifadelerde bulundular, yandaş medyada bunları köpürttüler, aylarca bunlar üzerinden tepindiler. Ama ortada paraya dair en ufak bir kanıt yok, delil yok, banka hesaplarından ispat edilebilecek, teftiş raporlarından ispat edilebilecek, doğruluğu araştırılabilecek bütün iddialar bir kenara atılmış. Sadece alt alta hikayeler dizilmiş. Delil diye sadece ve sadece bazı yerlerde o da HTS kayıtları konulmuş. HTS kayıtları da Taksim Meydanı gibi herkesin geçtiği, binlerce insanın toplandığı meydanlar üzerinden kurulmuş.

"İddianame çıktığına göre Ekrem İmamoğlu ve bütün yol arkadaşlarımız serbest bırakılmalıdır”

Yani bu iddianame aslında hukuk metni değil, tam bir darbe muhtırasıdır. Arkadaşlarımızın iddianame çıktığına göre artık tutuksuz yargılanmasını istiyoruz. Başta Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu 15,5 milyon yurttaşımızın oyuyla cumhurbaşkanı adayımız olarak belirlenmişti. Ekrem İmamoğlu sadece CHP’nin değil 15,5 milyon yurttaşımızın, milyonlarca insanın cumhurbaşkanı adayıdır. Serbest bir şekilde siyasi faaliyetlerini sürdürmelidir. Diğer yol arkadaşlarımız da iddianame sonunda artık serbest kalmalılardır ve yargılamanın serbest bir şekilde, özgürce sürdürülebilmesi için, sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için, savunma haklarından yararlanabilmeleri için Ekrem İmamoğlu ve bütün yol arkadaşlarımız serbest bırakılmalıdır. Bizim cevap veremeyeceğimiz hiçbir iddia yok. O yüzden TRT bu yargılamaya açılmalıdır. Halktan meşrutiyet aramayı reddedenler, artık halkın gözünde değerini kaybetmiş olanlar ve bu meşrutiyeti halkta bulamayacakları için ‘Artık biz meşrutiyeti Trump’ta arıyoruz. Yurt dışında, başka güçlerde arıyoruz’ diyenler halkın karşısına artık çıkmalıdır, seçimi getirmelidir. Seçimle birlikte bu yargılamanın TRT’den olmasını sağlamalıdır. TBMM’yi harekete geçmeye çağırıyoruz buradan.”

"14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi de AYM’yi tanımadığını ilan etmiş oldu”

Gökçen, Gezi tutuklusu Tayfun Kahraman ile ilgili son gelişmelere ilişkin de şunları söyledi:

“Tayfun Kahraman hakkında Anayasa Mahkemesi (AYM) bir karar vermişti ve 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Tayfun Kahraman kararının uygulanmaması konusunda Anayasa’yı askıya alan, Anayasa’nın bir maddesini kenara atan darbe niteliğinde bir karar vermişti. Buna itiraz edilmişti ve şimdi 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi de AYM’yi tanımadığını ilan etmiş oldu. Bu karar da bir darbenin niteliğinde karardır. İki gün önce bir darbe muhtırası gördük binlerce sayfa şişirilmiş bir iddianameyle. Şimdi başka bir darbe bildirisi İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nden görüyoruz. AYM ne demişti hatırlayalım; ‘Tayfun Kahraman hakkında siz delilleri toplamamışsınız, iddiaları bile dile getirmemişsiniz. Yapılan mahalle forumlarında hangilerine katılmış, hangilerini düzenlemiş, bu forumlarda hangi kararlar alındı bunu bile soruşturmadan Tayfun Kahraman hakkında mahalle forumu düzenlemekten dolayı hüküm tesis etmişsiniz. ‘Gezi’yi organize etti’ demişsiniz. Gezi’yi organize ettiğini iddia ettiğiniz diğer insanlarla hiçbir bağlantısını ortaya koyamamışsınız. Bunun gibi birçok delili, birçok iddiayı bile ortaya koymadan Tayfun Kahraman’ı mahkum etmişsiniz, cezaevinde tutmuşsunuz. Tayfun Kahraman’ı yeniden yargılayacaksınız.’

"Tayfun Kahraman başta olmak üzere, bütün Gezi tutsakları serbest bırakılmalıdır

Bu kadar büyük eksikliklere rağmen 13’üncü ve şimdi 14’üncü Ağır Ceza mahkemeleri, Anayasa’nın bir maddesini, yasama-yürütme-yargı organlarının bağlı olduğu AYM kararlarını, bunları düzenleyen Anayasa maddesini bir kenara atmıştır. Biri bugün bir maddesini kenara attığında, bir diğeri yarın TBMM yetkisini düzenleyen maddeyi kenara atar; bir başkası da Cumhurbaşkanının yetkilerini düzenleyen bir diğer maddeyi kenara atar. Bu, Anayasa’ya karşı bir darbedir, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik bir teşebbüstür. Tayfun Kahraman yeniden yargılanmalıdır. Gezi’de hepimiz oradaydık ve Gezi’den yatanlar hepimiz için oradalar. Tayfun Kahraman başta olmak üzere, bütün Gezi tutsakları serbest bırakılmalıdır. Anayasa ihlallerine, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse bir an önce son verilmelidir.”

Benzer Haberler